Fizyoteam Fizyoterapi Uygulamaları

Omuz Problemlerinde Fizik Tedavi

Omuz Problemlerinde Fizik Tedavi

Omuz hastalıklarında fizik tedavi ve manuel terapi uygulamalarıyla, cerrahi uygulamalara gerek olmadan şifalı çözümlerden yararlanabilirsiniz. İzmir fizyoterapist uygulamalarımız ile ister kliniğimizde ister evinizin konforunda tedavi olabilirsiniz.

Omuz Hastalıklarında Fizik Tedavi Uygulamaları

Tendinit, Bursit, Periartrit, İnpingement ve donuk omuz hastalığında fizik tedavi uygulamalarıyla fonksiyonların yeniden düzenlenmesi sağlanıyor. El ve kollarda kısıtlılık, kaslar ve kemik yapıda güçsüzlük ile şiddetli ağrı, karıncalanma ve uyuşma gibi sorunlarda pratik çözümlerle işlevsellik yeniden kazandırılır.

Omuz problemlerinde fizik tedavi uygulamaları, öncelikle sorunun tespiti ve uygulanacak tedavi yönteminin belirlenmesiyle, hastaya özel bir periyotta tasarlanır.

Omuz Problemleri Fizik Tedaviyle Geçer mi?

Omuz hastalıklarında ameliyatsız tedavi yöntemleri olarak uygulanan fizik tedavi programları, omuz eklemine müdahale ile ağrıların azaltılması ve tamamen geçirilmesini hedef alır.

Kas, kemik, damar, bağlar ve sinirleri kapsayan ve oldukça komplike bir yapıda olan omuz eklemi, zamana veya hasarlara bağlı olarak işlevini yitirebilir. Omuz problemlerine ve ağrılarına neden olan unsurlar arasında;

  • Cam silme, yüksek yerlere uzanma,
  • Hareketsiz yaşam ve uzun süreli masa başında oturma,
  • Uzun süre araç kullanımı, ağır yük kaldırma
  • Travmalar
  • Spor zedelenmeleri, düşme, omuz bölgesinde kırık, çıkık gibi etkiler

Omuzlarda ve kollarda ağrılara ve zamanla kronik sorunlara neden olabilir. Tüm omuz problemleri ve ağrıları, hastaya uygun egzersiz programları dahilinde, düzenli uyulan fizik tedavilerle geçer.

 

Pelvik Taban Ağrısı

Pelvik Taban Ağrısı

Kadınlarda üreme bölgesinde oluşan ağrılar, pelvik taban kaslarındaki zafiyet nedeniyle görülebilir. İzmir Schroth tedavisi doğrudan pelvik tabana uygulanarak, ağrı ve sızılardan kurtulmanız için kişiye özel üç boyutlu tedavi ve egzersiz programlarını içerir.

Neler Ağrıya Sebep Olur?

Pelvik taban ağrısı; idrar yapma esnasında veya cinsel ilişki sırasında görülebilir. Sık tuvalete çıkma veya kabızlık gibi sorunlara neden olur. Üreme fonksiyonlarını kapsayan bölgede hissedilen bu ağrılar; zamana bağlı olarak pelvik tabandaki kas ve bağ dokusunun zayıflamasıyla oluşur.

Kasların zafiyeti tabanın sarkması, aşağıya inmesine ve dolayısıyla kasılma bozukluklarının oluşmasına zemin hazırlar. Bu bölgede işlevsel kayıpların görülmesi, fonksiyon bozuklukları olarak adlandırılır. Pelvik ağrıya neden olan durumlar arasında;

  • Doğum, kadınların büyük kısımda pelvik taban fonksiyonlarına neden olur.
  • Yaş ve fiziksel yapıya bağlı olarak görülebilir.
  • Uzun süreli kabızlık ve idrar yolu sorunları,
  • Kronik öksürük,
  • Ağır çalışma koşulları ve yük kaldırma,
  • Erken menopoz

Gibi unsurlar değerlendirilebilir. Tüm nedenlerden bağımsız olarak sadece yaş almaya bağlı olarak da pelvik taban bozukluğu ve ağrıları görülebilir.

Alt Başlıkları Nelerdir?

Pelvik taban ağrısı sadece kadınlarda değil erkeklerde de görülebilen bir rahatsızlıktır. Her iki cinste de görülen ya da beraberinde oluşabilen sorunlar arasında cinsel ilişkide ağrı, idrara çıkma sorunları veya kabızlık problemleri sayılabilir.

Kadınlarda pelvik taban bozukluklarında;

  • Endometriozis; Rahim içi dokusuyla alakalı endometriozis, kimi hastalarda aşırı ağrı, şiddetli sancı, kanama ve kısırlık gibi sorunlara neden olabilir.
  • Fibromiyalji; Pelvin taban kasları, bağ ve karın tendon, kas yapılarıyla alakalı gelişebilen ağrılardır.
  • Pelvik inflamatuar; Cinsel yolla bulaşan hastalıklar grubunda değerlendirilen Pelvik İnflamatuar, enfeksiyöz rahatsızlığıdır. Cinsel ilişki dışında; apandisit, tüberküloz veya bağırsak enfeksiyonları kaynaklı görülebilir.
  • Huzursuz Bağırsak Sendromu: Kadın ve erkek hastalarda görülebilen ve bağırsak sorunlarına bağlı olarak dışkılamada fonksiyon bozukluklarına neden olan bir sendromdur.
  • Pelvik Adeziv; Kadınlarda görülen ve üreme bölgesindeki organların bazılarında oluşan yapışıklıklar olarak nitelendirilen pelvik hastalığıdır.
  • Sistit: Sık idrara çıkma ve ani idrar ihtiyacı belirtisi olan ve enfeksiyon kaynaklı olmayan ağrılı mesane sorunudur.

Erkek hastalarda pelvik kaynaklı oluşan ağrılar ise; kasık bölgesinde yapılmış operasyonlara bağlı görülebilir. Testis problemleri ve buna bağlı görülebilen hastalıklar, varikosel ameliyatları, myofasyal tetik nokta, prostat sorunlarında pelvik bölge ağrıları hissedilebilir.

Fizik Tedavisi Mümkün müdür?

İzmir Schroth tedavisi, pelvik ağrıların geçirilmesinde etkilidir. Kadın ve erkek hastalara uygulanabilen fizik tedavi programlarıyla fonksiyon bozukluklarının giderilmesi hedef alınır.

Fizik tedavi yöntemiyle pelvik taban ağrılarında;

  • Kas işlevlerinin düzenlenmesi, dolaşımın artırılması sağlanır,
  • Pelvik bölge organları ve solunum fonksiyonları düzenlenir
  • Boşaltım sistemi fonksiyon bozukluklarının düzenlenmesi sağlanır.
  • Cinsel sorun, ağrı ve bozuklukların tedavi edilmesine destek olur.

Pelvik taban Schroth uygulamaları ile; pelvis kemiği içerisinde bulunan idrar kesesi, bağırsaklar, rahim ve erkekler hastalarda prostata destek sağlanarak, kasların güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması ve fonksiyon bozukluklarının giderilmesi sağlanır.

 

3D Boyutlu Skolyoz Egzersizleri

Skolyoz nedir ?

Skolyoz, omurgaların yana eğilmesi ve kendi etraf ında dönmesi ile oluşan 3 boyutlu bir omurga def ormitesidir. Skolyozun tipi ve çeşitleri vardır.


Skolyoz Kaç Çeşittir?
Skolyoz temel olarak omurga eğriliği olarak bilinir ve 3 farklı tipte görülebilir. Bunlar;


İdiopatik Skolyoz
Herhangi bir nedene bağlanamayan ve görülme nedeni bilinmeyen skolyoz
türüdür. Omurganın S biçiminde ya da C şeklini alması, idiopatik tür olarak tanımlanır. Kişinin sırt hattında veya bel kısmında asimetrik çıkıntılar, yana doğru eğilme yahut omurların kendi etrafında dönmesi gibi sorunlardır.


Nöromusküler Skolyoz
Genellikle sinir hastalıkları ve kas sorunlarından oluşan skolyoz türüdür.Beyin veya omurgada görülen hastalıklar, nüromuskuler skolyoz türüne neden olabilir.


Konjenital Skolyoz
Gebelik dönemlerinde oluşan ve ana rahmindeki bebeklerin gelişimine
olumsuz etkisi olan skolyoz türüdür. Omurga anomalisi olan doğuştan
skolyoz, çocuğun erken yaşlarda cerrahi yöntemlerle tedavi edilmesine
neden olur.

Skolyozlu Bireyler Nelere Dikkat Etmelidir?
Yapılan araştırmalar, toplumun ortalama %3- 4’lük kısmında skolyoz görüldüğü sonucunu veriyor. Genellikle düşük seviyede olan omurga eğrilikleri, kız çocuklarında daha sık rastlanan bir durumdur. İzmir Schroth tedavisi, her yaştaki bireylere uygulanabilir. Öncelikle skolyoz türü belirlenir ve hastanın genel sağlık durumuna göre 3 boyutlu tedavi programı oluşturulur. Özellikle çocuk yaşlarda belirlenen skolyozun tedavi edilmesi,
pek çok ciddi hastalığın önlenmesi açısından önemlidir. Örneğin; Akciğer hastalıkları ve solunum problemleri Kalp sorunları ve yeti kayıpları Nadir görülmekle birlikte omurilik basısı ve felç
Ciddi psikolojik sorunlar Oluşabilir. Gözlem ve korse tedavilerini ihmal etmemek ve fizik tedavi programına tam uymak, ciddi hastalıkların önlenmesinde etkilidir.


Belirtiler
Omuz seviyelerinde eşitsizlik
Kalça seviyelerinde eşitsizlik
Göğsün tek taraflı çıkıntısı
Öne eğildiğinde ortaya çıkan sırtta tek taraflı çıkıntı
Baş asimetrisi


Çoğu skolyoz vakasında, omurga yana kıvrılma ile birlikte kendi ekseninde döner veya bükülür. Bu, vücudun bir tarafındaki kaburgaların veya kasların diğer taraftakilere göre daha fazla dışarı çıkmasına neden olur.
Skolyoz, İzmir Schroth tedavisi ile artık bir sorun olmaktan çıkabilir. Duruşunuz daha dik, yaşamınız daha konforlu hale gelebilir. Omurga sorunlarında 3 boyutlu fizik tedavi programı olarak uygulanan Schroth Tedavisi, 1921 senesinden bu yana binlerce hastanın iyileşmesinde umut olmuştur.


Tedavisi
Gözlem
3 boyutlu skolyoz egzersizleri ve Gözlem + skolyoz’da manuel terapi Korse ve 3 boyutlu skolyoz egzersizleri + skolyoz’da manuel terapi


Cerrahi
Skolyozun tipine, skolyozlu bireyin yaşına, kız ise menarş durumuna, eğriliğin derecesine ve psikososyal durumuna göre tedavisi degişmektedir.


Skolyozda Korse Kullanımı ve Doğru Postürün Önemi
Skolyozda korse kullanımı hem omurga eğriliğinin daha fazla ilerlememesi hem de tedavi edilerek duruş bozukluğunun giderilmesinde etkilidir. Doğru postür için özellikle çocuklarda korse kullanımına tam uyulmalıdır.


Skolyoz tedavisinde korse kullanımı;
Çocukların büyümeye devam ettikleri yaşlarda daha etkili sonuçlar verir.
Hastanın istekli ve uyumlu olması, korse tedavisinde başarılı sonuç almak için
önemlidir.
İleri derece olmayan skolyozlarda kullanılabilir.
Günün neredeyse tamamında (23 saat) kullanılması gerekebilir. Bu kısa süreli
alıştırma programları ile başlar
Deri problemleri ya da ciltte yara oluşması, konforlu hareket etmeyi kısıtlaması
veya psikolojik sorun oluşturması gibi durumlarda hasta istendiği gibi
kullanmıyor ise tedavide etkin bir sonuç alınamayabilir.
Cerrahi boyutundaki skolyozlu bireyler, durumlarına göre hekimi kararıyla korse
ve 3 boyutlu skolyoz egzersizi ile devam ederek cerrahi sürecinden
kurtulabilmektedirler.


Kişiye Özel Egzersiz Programı
İzmir Schroth tedavisi dahilinde her hastamıza özel egzersiz programları
hazırlıyoruz. Schroth programında temel olarak; rotasyonel solunum, pelvik
düzeltme,core stabilizasyon, doğru pozisyonlama, uygun mobilizasyon, masaj ve
stretch(germe) uygulamalarıyla kişiye özel egzersiz programı belirliyoruz.
Eğrilikleri 3 boyutlu düzeltip, omurgayı orta hatta hizalayıp asimetrik solunum
odaklı çalışmalar yapıyoruz. Gerekli kaslara germe, gerekli kaslara güçlendirme
egzersizleri, stabilizasyon ve denge çalışmaları ve benzeri egzersizleri
biyofeedback yardımıyla uygulatarak daha sağlam daha etkili tedavi metodunu
sağlıyoruz.
Schroth yöntemi; skolyozun derecesine ve şekline göre özel pozisyonlar ve 3
boyutlu egzersizleri kapsar. Destek materyaller kullanılarak ve manuel tedavi
uygulamalarıyla kişiye özel tedavi programını belirlemek üzere merkezimizi
ziyaret edebilirsiniz

Ameliyatsız Boyun Fıtığı Tedavisi

Ameliyatsız Boyun Fıtığı Tedavisi

Ameliyatsız boyun fıtığı tedavisi, İzmir manuel terapi uygulamalarıyla en hızlı sürede sağlığınıza kavuşmanızı destekliyor. Kayroprakti tedavileriyle cerrahi müdahalelere gerek olmadan boyun ağrılarından kurtulabilirsiniz.

Ameliyatsız Boyun Fıtığı Tedavisi Nasıl Yapılır?

Cerrahi işlemlere gerek olmadan tamamen manuel terapi olarak uygulanan kayropraktik yöntemler; omurlara ve omurganın bütününe doğrudan manipülasyon teknikleriyle uygulanır.

Kas, bağ ve tendonların yanı sıra yumuşak doku manipülasyonlarını içeren uygulamaları kapsar. Kayropraktik tedavide kişiye özel program belirlenir. Hastanın yaş ve fiziksel özelliklerinin yanı sıra genel sağlık durumu ve kemik yapısına bağlı olarak manuel tedavi uygulamaları yapılır.

Ameliyatsız Boyun Tedavisi Kimlere Uygulanır?

İzmir kayropraktik uzmanı tarafından uygulanan ve yaşam kalitesini artıran tedavi yöntemi, boyun fıtığı olan ve ameliyat aşamasında olmayan hastalara uygulanır. Servikal Disk Hernisi olarak bilinen ve boyun ağrılarına neden olan fıtık belirtileri;

  • Başın arka kısmından başlayarak şakak kısımlarına doğru ilerleyen boyun ağrılarıyla anlaşılabilir.
  • Boyundan kollara doğru inen kapsamlı ve şiddetli ağrılara neden olur.
  • El tutuş ve kavrama becerilerinde azalma, sırt, kollar ve omuzlarda ağrılar
  • Kol ve parmaklarda uyuşma, duyu kaybı
  • Lokal elektriklenme, refleks kayıpları
  • El ve kol kaslarında güçsüzlük ve incelme

Gibi belirtilerle tespit edilebilir. Boyun bölgesindeki 7 omur ve 5 diske doğrudan yapılacak olan kayropraktik manipülasyon uygulamaları, hastanın yandaş hastalıkları veya fiziksel problemleri olup olmadığına bağlı olarak fizik tedavilerle uygulanır.

Baş Ağrısı Tedavisi

Baş Ağrısı Tedavisi

Kısa süreli veya uzun süreli baş ağrılarında, migren ve gerilim tipi baş ağrılarında fizyoterapi uygulamalarıyla tüm can sıkıcı durumları geride bırakabilirsiniz. İzmir bağ ağrısı tedavi uygulamalarıyla, ağırının türüne göre profesyonel çözümler uygulanır.

Baş Ağrısı Çeşitleri ve Fizyoterapi Uygulamaları

Kasları ve eklemleri gevşetmek üzere uygulanan fizyoterapi uygulamalarıyla, baş ağrıları azaltılır ve şiddetine göre tamamen geçirilir. İzmir fizyoterapist çözümlerimiz ile ilaç, cerrahi müdahaleye gerek olmadan doğal çözümlerle baş ağrılarını geçiriyoruz.

Öncelikle danışanlarımızın ağrı türünü belirlemek ve genel sağlık durumuna, yaş ve diğer hastalıklarına göre kişiye özel bir program belirliyoruz. Temel olarak 3 farklı türde baş ağrısı vardır. Bunlar;

  • Gerilim Tipi Baş Ağrısı

Baş çevresinde aşırı baskı hissettiren ve sıkı bir şekilde sarılmışçasına ağrıya neden olan tiptir. Yaygın görülen bir baş ağrısı olarak hafif veya orta dereceli baş ağrısı olarak nitelendirilir.

Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, İzmir manuel terapi yöntemleriyle hızlı şekilde çözüm alınabilir.

  • Servikal Baş Ağrısı

Boynun ilk üç servikal eklemindeki uzun süreli strese bağlı olarak görülen ve migrene benzer bir ağrı türüdür. Başın taban kısmından başlar ve başın farklı kısımlarında seyreden bir ağrı türüdür. Fizyoterapiyle tedavi edilir bir ağrı türüdür.

  • Postüral Disfonksiyon

Mobil cihaz ve bilgisayar kullanımlarına bağlı olarak son yıllarda yaygın olarak görülen bir ağrıdır. Üstelik uzun süreli oturmalar sadece baş ağrılarına değil kas güçsüzlüğü ve dengesizliğine, omuz ve göğüste sıkışmalara, eklem tahrişlerine neden olabilir.

Bel Fıtığı Nedir

Bel Fıtığı Nedir?

Lomber disk hernisi tıbbi ismiyle bilinen bel fıtığı, bel omurlarında meydana gelen hasarlardan kaynaklanır. Konforlu yaşamı doğrudan etkileyen bel fıtığı, ciddi ağrılara neden olur. Kişinin günlük yaşamını ve yaşam kalitesini kısıtlar.

İzmir fizyoterapist uygulamalarımızda, ameliyatsız bel fıtığı tedavileriyle sağlığınızı yeniden yapılandırıyoruz.

Bel Fıtığı Neden Olur?

Yaş alma ya da ağır yük kaldırma, bazen dejenerasyon ve bazen aşırı kilo almaya bağlı olarak bel fıtığı oluşabilir. Duruş ve uzun süreli oturuş pozisyonları, spor ve yanlış uygulanan egzersizler, ani bir hareket veya travmaya bağlı olarak kişilerde bel fıtığı oluşabilir.

Bel fıtığı; omurganın bel kısmında bulunan 5 temel omur ve aralarındaki disklerde meydana gelebilir. Bu disklerin yırtılması veya yerinden kaymasına bağlı olarak omurlar arasındaki sıkışma olarak tanımlanabilir.

Bel Fıtığı Nasıl Belirlenir?

İzmir manuel terapi çözümleri, ameliyatsız bel ağrılarını geçirmede en etkili yöntemlerdir. Bel fıtığı ameliyatları, çok ileri derece bel fıtıklarında ve ameliyatsız çözümlerde yanıt vermeyen hastalarda uygulanabilir.

İstirahat, ağrı kesici veya fizik tedavi uygulamaları gibi yöntemlerde minimum 3 hafta ağrısı geçmeyen hastalara cerrahi uygulama yapılır. Bunun dışında bel fıtığı sorunları ve bel ağrıları, fizik tedavi ve manuel terapi yöntemleriyle geçirilir.

Bel fıtığı belirtileri arasında;

  • Lokal olarak hissedilen ağrı ve uyuşukluk
  • Belden bacaklara yayılan ağrılar
  • Hareket etme, yürüme, yatma veya özellikle geceleri ağrının artması
  • Kas güçsüzlüğü ve belde çözülme hissi
  • Belde kaşınma, karıncalanma ve yanma sorunları

Var ise uzmanlarımızla hemen görüşebilir ve kliniğimizi ziyaret edebilirsiniz.

 

Boyun Fıtığı Nedir

Boyun Fıtığı Nedir?

Tıptaki adıyla Servikal disk hernisi şeklinde tanımlanan boyun fıtığı, şiddetli boyun ağrıları ve hareket kısıtlamalarına neden olur. Boyun ve çevresel alanlarda, kollar ve ellerde uyuşma, yeti kaybına dahi sebep olabilir.

İzmir fizyoterapist uygulamalarıyla boyun ağrılarından tamamen kurtulabilir ve ameliyatsız çözümlerle sağlığın konforlu haline kavuşabilirsiniz.

Boyun Fıtığı Nasıl Olur?

Omurga yapısının boyun bölgesine gelen kısımları, 7 adet omurun dizilimiyle oluşur. Bu 7 omur arasında bulunan ve yastık görevini üstlenen 5 diskten birinin hasar görmesi, boyun fıtığı olarak adlandırılır. Disklerin temel konumundan kayması veya çeşitli faktörlere bağlı olarak yırtılması, ağrıların ve fıtığın başlaması anlamına gelir.

Omurlar arasındaki baskı, aradaki sinirlerin sıkışmasına ve kişide ağrılara ve manevra sınırlamasına neden olur.

Boyun Fıtığı Neden Olur?

İnsan bedenini büsbütün ayakta tutan omurga, vertebra adı verilen omurların dizilimiyle oluşur. Her bir omur arasındaki yastıklar, omurlardaki yükün dengelenmesi görevini üstlenirler. Bir nevi; iletim- yalıtım rolündedirler.

Yaralanmaları, yırtılmaları, ağır yük taşınmasıyla hasar görmeleri durumunda boyun fıtığı oluşur. İzmir manuel terapi ve fizik tedavi yöntemleriyle boyun fıtığı ve ağrıları hedef alınarak, bu ağrılardan tamamen kurtulmanız sağlanır.

Boyun fıtığı belirtileri arasında;

  • Yaşlanma ve disklerin kurumaya başlaması,
  • Genetik faktörler ve çalışma hayatı,
  • Ters veya ani hareket yapmak
  • Uzun süreli hareketsiz çalışma, masa başı, bilgisayar başında uzun süreli oturma,
  • Travmalar
  • Uzun süreli telefon kullanımı, telefonu boyun- omuz arasına sıkıştırarak konuşmak
  • Telefon kullanımlarında göz hizasından aşağıda tutmak

Ve düzenli egzersiz yapmamak, boyun fıtığına neden olabilir.

 

Duruş Bozukluğunda Fizik Tedavi

Duruş Bozukluğunda Fizik Tedavi

İzmir kayropraktik uzmanı tarafından yapılan ve tüm dünyada etkin tedavi yöntemi olarak uygulanan kayropraktik tedavi, duruş bozukluklarının düzeltilmesinde etkindir. Hem omurga yapısındaki bozukluğun ilerlemesi önlenir hem yapısal bozukluk tedavi edilerek düzeltilir.

Duruş Bozuklukları Nelerdir?

Cerrahi olmayan uygulamalar ile düzeltilebilen omurga problemleri, hastaların fiziksel sağlığına kavuşmalarının yanı sıra psikolojik olarak da daha iyi hissetmelerini destekler. Postür (duruş) temel olarak, vücudun düzeni ya da dizilişi olarak nitelendirilir. İki şekilde değerlendirilen postür; statik duruş ve dinamik duruş olarak yani sabit ve hareketli olarak tanımlanır.

Her iki duruştaki şekil ve görüntü bozuklukları, duruş bozukluğu olarak tanımlanır. Tedavi edilmediğinde ciddi sorunlara neden olabilir. Temel olarak duruş bozuklukları şöyledir;

  • Düşük omuz
  • Düzleşmiş bel
  • Arkaya eğik bel
  • Kifolordoz (kamburluk ve çukur bel)
  • Lordoz (çukur bel)
  • Kifoz (kamburluk)

Kliniğimizde ya da uluslararası sağlık formlarıyla evinizin konforunda İzmir fizyoterapist tedavilerimizden yararlanabilirsiniz. Lordoz, kifoz ya da kifolordoz bozuklukların tamamında kayropraktik tedavilerle fiziksel yapınızı, ideal konumuna getirmek üzere güvenilir sağlık hizmetleri sunuyoruz.

Duruş Bozukluğu Tedavisinde Kayropraktik Tedavi

Boyun fıtığı, bel fıtığı, omurga problemleri ve tüm duruş bozukluklarının tedavisinde kayropraktörlerimiz tarafından profesyonel sağlık uygulamalarıyla etkin tedaviler sunuyoruz. Kas ve kemik yapıya uygulanan manuel terapi uygulamaları ve beraberinde fizik tedavi programları ile her nitelikteki omur ve omurga sorunlarında sağlığınıza en kısa sürede ulaşabilirsiniz.

 

 

Fizik Tedaviyle Migren Ağrısı Geçer mi

Fizik Tedaviyle Migren Ağrısı Geçer mi?

Migren, bilinen en şiddetli ve uzun süreli baş ağrıları arasında değerlendirilir. Tek bir nedene bağlı olmadan bazen günlerce sürebilen bir hastalıktır. Ancak migren, sadece baş ağrısı ile açıklanamaz. İzmir fizyoterapist uygulamalarımızla, migren kaynaklı fonksiyon bozuklukları, boyun ve omuz sertleşmesi ile parazili tedavisi uygulanır.

Migren Belirtileri Nelerdir?

Yaygın olarak tek taraflı ve şiddetli şekilde görülen migren, zonklayıcı şekilde hissedilen bir baş ağrısı türüdür. Belirtileri arasında;

  • Görme bozuklukları dahilinde kör noktalar, parlayan ışıklar, görmenin bozulması veya zigzag şekiller görme.
  • Bulantı, kusma veya diyare
  • Işığa karşı aşırı hassasiyet olarak bilinen fotofobi
  • Sese karşı aşırı hassasiyet olarak bilinen fonofobi
  • Koku hassasiyeti yani ozmofobi

Migren belirtileri olarak ifade edilir. Ayrıca migren baş ağrısı olan kişilerde boyun ve omuzlara sertlik, kasılma ve gerilmeler meydana gelebilir. El, ayak ve parmaklarında uyuşma ve karıncalanma hissi yine migren belirtileri arasındadır.

Migrenli kişilerde konsantrasyon ve odaklanma sorunları, konuşmada zorlanma ve sık görülmemekle birlikte felç durumu yani parazili olabilir. Migren, nadiren şuur kaybına neden olabilir.

Migren atakları genel olarak 3 ila 72 saate kadar uzayabilir. Bazı hastalarda nadir periyotlarda ve kronik hastalarda aşırı sıklıkla ve uzun süreli görülebilir.

Fizik tedavi ve kayropraktik terapi uygulamalarla, migren ve neden olduğu sorunlarda tedavi sunuyoruz. İlaçsız tedavi ve ameliyatsız tedavi çözümleriyle baş ve boyun çevresindeki tüm ağrılardan kalıcı olarak kurutulabilirsiniz.

Kayropraktik Tedavi Kimler İçin Yapılabilir

Kayropraktik Tedavi Kimler İçin Yapılabilir?

Kayropraktik tedavi kimlere uygulanır, hastalara nasıl bir tedavi belirlenir? Boyun ve bel fıtığında, duruş bozukluklarında, baş ağrısı ve omuz problemleri olan hastalarda, ameliyat derecesinde değillerse, kayropraktik terapi ve fizik tedavi çözümleri uygulanabilir.

Kayropraktik Tedavi Kimlere Uygulanır?

Boyun ve sırt belgesinde mekanik sorun olan hastalarda, kol ve bacak bölgesindeki kas ve kemik problemlerinde, bel bölgesi ağrıları ve sorunlarında uygulandığı gibi hareket ve duruş bozukluklarında da İzmir kayropraktik tedavi yöntemleri uygulanabilir.

Hastaların eklem ve kas problemlerinde, fıtıklar ve erken aşamadaki kanal darlıkları ve türlü mekanik sorunlarda fizik tedavi ve kayropraktik çözümler uygulanıyor. Sadece hastalarda değil, sağlıklı bireylerde de koruyucu sağlık programları olarak uygulanabilir yöntemlerdir.

Kayropraktik Tedavi Süresi Ne Kadar?

Her hastanın fiziksel özellikleri ve hastalığına, omurga ve diğer kısımlardaki mekanik problemlere bağlı olarak tedavi süresi belirlenir. Genel olarak haftada 1 ila 2 kez seanslar halinde uygulanan kayropraktik tedavi, toplamda 6 ila 8 seansa kadar uygulanabilir.

Koruyucu sağlık kapsamında bu tedaviden yararlanmak isteyenler için minimum 3 ayda bir seans almaları önerilir.

Kayropraktik Tedaviye Nasıl Karar Verilir?

Hastanın, kayropraktik tedavi için uygun olup olmadığına; ilk muayene ile karar verilir. Ağrıya, duruş bozukluğu, güç kaybı ve reflekslerdeki hasara göre tedavi yöntemine, süre ve seans aralıklarına karar verilir. Kayropraktik tedavilerden sonra dikkat edilmesi gereken hususlara özen gösterilmesi ve ağır işlerden kaçınılması önerilir.

 

 

Kuyruk Sokumu Kayması

Kuyruk Sokumu Ağrısı

Kuyruk sokumu ağrısı, omurganın son noktasında meydana gelen kayma veya iskelet sistemi deformelerinde görülebilir. İzmir Schroth tedavisi ile omurga ve kuyruk sokumunda meydana gelen hasarlar tedavi edilir ve dengesiz duruşun, ağrıların giderilmesi hedeflenir.

Kuyruk Sokumu Kayması Nedir?

Halk arasında pöçük olarak tanımlanan ve omurga diziliminin en alt kısmında yer alan üçgen kemik, kuyruk sokumu olarak bilinir. Kuyruk sokumu kayması ise genetik faktörler veya yaşam koşullarına bağlı olarak bu bölgede yaşanan şekil bozukluğudur.

Pöçük kemiği; bağ, kas ve tendon yapısı için önemli bir bağlaç görevindedir. Günlük yaşantımızda oturma pozisyonunun desteklenmesinde aktif rol oynayan kuyruk sokumu, pelvik taban kaslarının eklenme merkezidir.

Uzun süreli oturarak çalışma, sinir sıkışması, kemik yapısındaki bozukluklar veya hızlı kilo alma gibi pek çok nedene bağlı olarak kuyruk sokumunda kayma görülebilir.

Kuyruk Sokumu Kayması Neden Olur?

Kuyruk sokumu kayması, ağır yük kaldırma veya herhangi bir kaza nedeniyle darbe alınmasıyla oluşabilir. Hastaların genel sağlık durumları ve yaşlarına bağlı olarak aşırı kilolu veya zayıf olmaları, kemik yapısında görülen hastalıklar ya da genetik sorunlara bağlı olarak oluşabilir.

Kuyruk sokumundaki ağrı ve kaymanın nedeni ayrıca;

  • Doğum esnasında hasar, zorlanma,
  • Pelvik taban disfonksiyonu,
  • Kemik iltihaplanması,
  • Bel fıtığı veya omurga problemleri
  • Levator sendromu
  • Enfeksiyon ve tümör
  • Tekrarlayan gerilme hasarı

Gibi faktörlere bağlı olarak görülebilir. İzmir Schroth tedavisi kuyruk sokumu kaymasında etkili çözüm olarak duruş bozukluklarının düzeltilmesinde yardımcı olur. Omurga deformitelerinin her kısmında oluşabilen bu tür sorunlarda, vücut dengesinin yeniden kazanılması için Schroth yöntemiyle üç boyutlu egzersiz programı uygulanır.

Fizik Tedavisi Mümkün müdür?

Kuyruk sokumu kaymasında etkin çözüm olarak fizik tedavi programları, kişiye özel konseptte uygulanabilir. Yaş ve cinsiyet, fiziksel özellikler, boy- kilo endeksi ve çeşitli unsurlara bağlı olarak oluşturulan fizik tedavi egzersizleriyle sağlıklı yaşama yeniden dönülebilir.

Pöçük kemiği çevresel kaslarını güçlendirmek ve pelvik tabanı desteklemek üzere uygulanacak fizik tedavi programıyla, kuyruk sokumu kayması tamamen geçirilebilir.

Nasıl Önlem Alabiliriz?

Kaliteli yaşam, kaliteli sağlık formülerini hayatın her aşamasında benimsemek ve uygulamak omurga sağlığımızı desteklemeye yardımcı olur. Ancak genetik faktörler, çalışma hayatı veya dışsal nedenlere bağlı olarak kuyruk sokumunda hasar oluşabilir.

Pöçük kemiği kaymasına karşı önlem olarak;

  • Ani hareketlerden kaçınmak ve dik oturmak önemlidir.
  • Özellikle masa başı çalışanlar ve uzun süreli oturanların dik oturmaları, düzenli egzersiz uygulamaları önerilebilir.
  • Ergonomik sandalye ve koltuk seçimi, omurga bozukluklarının önlenmesinde yardımcı olur.
  • Aşırı ve ani kilo alıp vermemeye özen göstermek, bedeniniz için en ideal kiloda olmak etkili rol oynar.

Kuyruk sokumu kayması, omurga sorunları ve tüm duruş bozukluklarında İzmir Schroth tedavisi alanında uzman ekibimizden hizmet alabilirsiniz.

Parmak uçlarından gelen şifa ile omurgada oluşan tüm deformasyonlar düzeltilebilir ve ağrısız, sızısız konforlu yaşama yeniden adapte olabilirsiniz.

 

Ameliyatsız Bel Fıtığı Tedavisi

Ameliyatsız Bel Fıtığı Tedavisi

Ameliyatsız bel fıtığı tedavisinde Dünya Sağlık Örgütünün kabul ettiği ve bilimsel bir tedavi yöntemi olarak önerdiği, kayropraktik tedavi uygulamaları oldukça etkilidir. İzmir kayropraktik uzmanı tarafından kişiye özel olarak hazırlanan program dahilinde, yaşam kalitesini yükseltebilir ve tüm omurga problemlerinden kurutulabilirsiniz.

Bel Fıtığında Kayropraktik Çözümler

Sinir sistemini düzenlemek üzere kemik yapı ve omurgaya doğrudan müdahale ile yapılan kayropraktik tedavi, hızlı ve etkin çözümler sağlar. Omurgada görülen dizilim problemlerinde direkt olarak müdahale, eklem ve yumuşak doku uygulamaları ile ameliyata gerek olmadan şifa bulabilirsiniz.

Alanında uzman kayrapraktörlerimizce yapılan İzmir manuel terapi uygulamaları ile bel ve boyun fıtığında kısa sürede iyileşme görebilirsiniz. Pek çok hastada ilk seans sonrasında dahi büyük oranda iyileşme ve kişinin sağlıklı yaşamına tekrar kavuştuğu görülür.

Bel Fıtığı Tedavisinde Manuel Tedavi İşe Yarar mı?

Vücutta oluşan mekanik problemler, omurga dizilimindeki oynaklıklar ve omurlarda görülen sorunlardan oluşur. Bel fıtığı tedavisinde manuel tedavi, cerrahi olmayan müdahaleler arasında sıklıkla tercih edilen ve sadece ülkemizde değil dünyanın pek çok ülkesinde önerilen uygulamalar arasındadır.

Amerikan Tabipler Birliği tarafından bel fıtığı, omurga sorunları ve duruş bozuklukları ile boyun ağrısı tedavilerinde önerilen ve 1. basamak tedavi formülü olarak uygulanan kayropraktik tedavi, kısa sürede çözüm sağlıyor.

Ameliyatsız bel fıtığı tedavisinde; elle tedavi, fizik tedavi, materyal destekli, itiş uygulamaları veya masa destekli uygulamalar, tamamen hastaya bağlı olarak belirlenir.

 

Kalça Kırıklarında Fizik Tedavi

Kalça Kırıklarında Fizik Tedavi

Kalça kırıklarında fizik tedavi, neredeyse tüm hastalarda mutlaka uygulanması gereken bir tedavi sürecidir. Kalça kırıklığının oluşması, hastanın yatağa bağlı hale gelmesine yani hareket kabiliyetinin kısıtlanmasına neden olduğu için kişinin hem ruhsal hem de fiziksel sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Kalça kırıkları ve ameliyat süreci sonrasında evde fizik tedavi hizmeti merkezimiz tarafından başarılı bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Kalça kırıkları ve ameliyatından sonraki süreçte fizik tedavi rehabilitasyon sürecine girilmesinin nedenleri ise şu şekilde sıralanabilmektedir:

  • Kas zayıflıkları
  • Eklem hareket açıklıklarında azalmalar olması
  • Kas ve eklem sertliklerinin meydana gelmesi
  • Denge problemleri yaşanması
  • Asimetrik yürüyüş
  • Günlük aktiviteleri yerine getirmekte yetersizlik

Bu problemler neredeyse tüm hastalarda görülmektedir. Bu nedenle fizik tedavi süreci gerekmektedir.

Evde Fizik Tedavinin Avantajları Nelerdir?

Evde fizik tedavi faydaları nedeniyle özellikle kalça kırıkları yaşanmasında oldukça sık tercih edilmektedir. Evde fizik tedavi uygulamasının hastalara sağladığı faydalar ise şu şekilde sıralanabilmektedir:

  • Hastanın çok daha güvende hissetmesini sağlamaktadır.
  • Hastanın daha rahat olmasını sağlamaktadır.
  • Kalça kırıklarında hastaneye gidip gelme süreci, hasta için zorlu bir süreçtir. Bu süreç aradan çıkarılarak doğrudan tedaviye başlanması hastanın iyileşme sürecini hızlandırmaktadır.
  • Fizyoterapistlerimiz bu süreçte hastayla birebir ilgilenerek verimliliği arttırmaktadır.

Kalça Kırıklarında Tedavi Amacı Nedir?

Kalça kırıklarında tedavi amacı temel olarak hastanın yatağa bağımlığını bitirmek ve eski işlevselliğine kavuşmasını sağlamaktır. Yatağa bağlı olunması hastalarda bazı problemlere neden olabilmektedir. Bu problemler şu şekildedir:

  • Hastanın metabolik dengesinin bozulması
  • Sistemik hastalıkların ortaya çıkması
  • Bası yaraları meydana gelmesi
  • Bacaklarda kan pıhtılaşması meydana gelmesi
  • Akciğere pıhtı atılması ve bu sebeple enfeksiyon gelişmesi
  • Bilişsel işlevlerde sorun yaşanması
  • Beslenme bozukluğu ortaya çıkması

Bu problemlerin en aza indirgenmesi ve hatta önüne geçilmesi için fizik tedavi süreci gerekmektedir.

Kalça Kırıklarında Fizik Tedavinin Önemi

Kalça kırıklarında fizik tedavi sürecinin önemi, komplikasyonlardan da net bir şekilde görülebilmektedir. Hastanın kalça kırıklığı sorununu atlatırken yeni problemlerle karşı karşıya kalmaması ve karşılaşılan problemlerin çözülebilmesi için fizik tedaviye başlaması, bu süreçte standart bir adımdır. En yararlı sonucu alabilmek için kişinin ameliyat sonrasındaki ilk günden tedavi hareketlerine başlaması gerekmektedir.

Kalça Kırıklarında Tedavi Ne Kadar Sürmektedir?

Kalça kırıklarında fizik tedavi süresi, hastalar tarafından en çok merak edilen konulardan birisidir. Ancak bu konuda net bir bilgi verilmesi mümkün değildir. En doğru bilgi fizyoterapistlerimiz tarafından yapılacak muayene sonucunda verilecektir. Çünkü hastaların sağlık durumu, fiziksel durumu, yaşı, cinsiyeti ve hatta motivasyonu gibi etkenler bu süreci oldukça değiştirebilmektedir. Evde fizik tedavi seansları ortalama 1 saat olarak belirlenebilmektedir. Ancak hastanın kaç seans tedavi alması gerektiğinin belirlenmesi için öncelikle muayene edilmesi gerekmektedir.

MS Hastalığı Nedir, Nasıl Tedavi Olur?

MS Hastalığı Nedir, Nasıl Tedavi Olur? İzmir evde fizik tedavi

MS hastalığı, Multipl Skleroz hastalığının kısaltmasıdır. MS hastalığı bağışıklık sisteminde bulunan bozukluklar sonucu beyin ve omurilikte oluşan plaklar sebebiyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Sinir sistemini etkileyen hastalık çevresel ve genetik faktörlerden etkilenmektedir. Nem ve artan hava sıcaklıkları hastalığın ilerlemesini sağlamaktadır. İzmir evde fizik tedavi hizmeti MS hastalığının iyileşme sürecinde oldukça önemlidir. MS hastalığı türlere sahip bir hastalıktır. MS hastalığı türleri ve hakkındaki genel bilgiler şu şekildedir:

  • CIS: Klinik İzole Sendrom olarak bilinen bu türünde MS hastası olunacağı kesin değildir. Bu türde MS hastalığının belirtileri 24 saat görülür. Bu türe yalancı MS denebilmektedir. Çünkü bu türün sonunda MS hastalığı ortaya çıkmayabilmektedir.
  • RRMS: Nükseden MS olarak bilinen hastalıktır. MS hastalarının %85’inde bu hastalık türü görülür. Hasta MS belirtilerini ataklar halinde yaşamaktadır.
  • PPMS: Birincil ilerleyen MS olarak bilinmektedir. Erken ataklar görülmemektedir. Ancak hastalık sürekli ilerlemektedir.
  • SPMS: İkincil MS olarak bilinen MS türüdür. Bu türde ataklardan sonra hastalık sürekli olarak ilerlemektedir.

MS Nasıl Tedavi Edilir?

MS tedavisi merak edilen bir diğer önemli konudur. MS hastalığını tamamen ortadan kaldıran bir tedavi yöntemi olmamakla birlikte hastalığın ilerlenmesinin durdurulması ve MS sonucu vücutta oluşan semptomların yönetilmesi yöntemleri bulunmaktadır. Bu tedavi yöntemleri ile hastalığın hastada zarar oluşturması engellenmektedir. MS hastalığı uzman bir ekip ile kontrol altına alınmalıdır. İzmir evde fizik tedavi hizmeti ile kliniğimiz MS tedavisi gerçekleştirmektedir.

MS Hastalığının Belirtileri Nelerdir?

MS hastalığının belirtileri, doğru tanı için doktor muayenesi gerekse de şu şekildedir:

  • Bacak ve kollarda güçsüzlük hissedilmesi
  • Bulanık görme ya da çift görme
  • Hissizlik gözlenmesi
  • karıncalanma ve uyuşma görülmesi
  • Sık idrara çıkma durumu
  • İdrarın olduğundan az olması durumu
  • Denge sorunu yaşanması
  • Kişinin olduğundan daha yorgun ve halsiz hissetmesi
  • Konuşma bozuklukları yaşanması

MS Hastalığına Ne İyi Gelir?

MS hastalığının tedavisine faydalı olan hususlar şu şekildedir:

  • Hem fiziksel olarak hem de zihinsel olarak yorucu işlerden kaçmak
  • Düzenli bir şekilde beslenmek
  • Sağlığa zararlı olan yiyecek ve içeceklerden uzak durmak
  • Sigara ve alkol gibi kötü alışkanlıkları terk etmek
  • Düzenli bir şekilde ağır olmayan egzersizler yapmak
  • Sıcak ve nemli ortamlarda bulunmamak

MS Hastalığı Hamileliği Engel Olur Mu?

MS hastalında gebelik engelleyici bir durum bulunmamaktadır. Yani hastalar istedikleri zaman hamile kalabilmekte ve sağlıklı bir doğum gerçekleştirebilmektedir.

MS Hastalığına Hangi Bölüm Bakar?

MS hastalığına bakan bölüm Nöroloji bölümüdür. Hastanın doğru teşhis için muayene olması gerekmektedir. Bunun yanında fizik tedavi süreci de hastalığın iyileşme sürecine oldukça faydalı olmaktadır. İzmir evde fizik tedavi hizmeti, uzman fizyoterapistlerimiz bakımından gerçekleştirilmektedir.

 

KOŞUCULARDA GÖRÜLEN SAKATLANMALAR

 

Koşu sakatlanmaları, farklı sebeplere bağlı olarak birçok farklı şekilde kendini gösterebilmektedir. İzmir fizyoterapist uzmanlarımız, hastanın sakatlığı, sakatlık şiddeti gibi faktörleri belirledikten sonra uygun tedaviyi uygulamaktadır. Koşularda görülen sakatlanmalar şu şekilde sıralanabilmektedir:

  • Yumuşak Doku Yaralanmaları
  • Eklem Yaralanmaları
  • Kemik Yaralanmaları
  • Aşırı Zorlama Nedeniyle Meydana Gelen Yaralanmalar

Hastada meydana gelen sakatlığa göre uygulanacak tedavi yöntemi de farklılık gösterecektir.

Koşucularda Yumuşak Doku Yaralanmaları

Yumuşak dokularda meydana gelen yaralanmalar şu şekilde sıralanabilmektedir:

  • Kontüzyon: Travma nedeniyle hastanın deri ve deri altındaki damarlarının yaralanması nedeniyle meydana gelen kanamalardır. Kısa süre içerisinde rehabilitasyona başlanması gerekmektedir.
  • Hematon: Kanın belirli bir bölgede toplamasıdır. Yaralanmaya müdahale gerçekleştikten sona ilaç tedavisi gerekmektedir. Geç devrede ise fizik tedavi sürecine başlanmaktadır.
  • Kramp: Kas liflerinin ani bir şekilde kasılmasıdır. İlk müdahale, diyet ve ilaç sürecinin ardından fizik tedavi sürecine başlanabilmektedir.
  • Tenosinovit: Ekleme yakın tendonlarda ağrı oluşması durumu olarak açıklanabilmektedir. İzmir fizyoterapist uzmanlarımız tarafından fizik tedavi ile tedavi edilebilmektedir.

Koşucularda Eklem Yaralanmaları

Eklemlerde meydana gelen yaralanmalar şu şekilde sıralanabilmektedir:

  • Zorlanma: Kasların ve tendonların ani olarak zorlanması nedeniyle meydana gelen doku hasarıdır.
  • Burkulma: Eklemlerin zorlanması nedeniyle ligamentlerin yaralanması durumudur.
  • Hemartroz: Darbe veya zorlama nedeniyle eklemlerde kanama meydana gelmektedir. Bu nedenle eklemlerde şişmeler oluşmaktadır.
  • Çıkıklar: Eklemlerdeki kemiklerin ilişkilerinde meydana gelen bozulmalardır.

Ağrıya neden olacak bu problemlerde fizik tedavi rehabilitasyon sürecinin hasta için iyileşme sürecini hızlandırıcı ve hastayı kısa sürede rahatlatıcı etkileri bulunmaktadır.

Koşularda Kemik Yaralanmaları

Kemik yaralanmaları, kemik ve kıkırdakta meydana gelen bütün bozulması durumlarıdır. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan hastalarda kırık rehabilitasyonu uygulanması gerekmektedir. Meydana gelen kırıklara ilk müdahale ortopedistler tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu müdahale alçıya, atele alma ya da opere etme şeklinde gerçekleştirilebilmektedir. Hastanın iyileşme sürecinde hareketsiz kalması gerektiği için bu süreçte kas erimesi veya eklem sertleşmesi gibi problemler meydana gelebilmektedir. Bu tarz problemlerin giderilmesi ve eski hareket kabiliyetinin tekrar kazanılması içinse kırık rehabilitasyonu uygulanmaktadır.

Aşırı Zorlanma Sonucu Oluşan Yaralanmalar

Zorlama sonucu meydana gelen yaralanmalar, kas sertliği, kas krampları veya kas yorgunluğu şeklinde kendini gösterebilmektedir. Bu durumlarda hastanın İzmir fizyoterapist uzmanlarımızın desteğini alarak fizik tedavi sürecine girip girmeyeceği önem arz etmektedir. Hastanın fizik tedavi ve rehabilitasyon sürecine girip girmeyeceğinin belirlenmesi ve planlama yapılması için öncelikle muayene edilmesi gerekmektedir. Fizik tedavi sürecinde kullanılabilecek yöntemler ise şu şekilde sıralanabilmektedir:

  • Kuvvetlendirme egzersizleri
  • Elektrik simülasyonu
  • Duruş ve pozisyonlama çalışmaları
  • Ortezleme

Nasıl bir süreç izleneceği, yapılacak detaylı muayene sonucunda belirlenmektedir.

BEL OMURLARI MEKANİK YAPISI

Vertebra cisminin yük taşıma kapasitesi çok yüksektir. Her omur benzer yapıda olduğu gibi aynı zamanda bölgeye göre spesifik bazı özellikler bulundurabilir. Vertebraların boyutlarına göre cisimlerinin dayanma kapasitesi değişmektedir. Baş bölgesinden pelvise doğru indikçe kapasite artmaktadır. Vertebra cisminin dayanma kuvveti 40 yaştan sonra kemik doku kaybına bağlı olarak azalır. Aslında bu durum 33 yaşından sonra ufak çaplı yıkım reaksiyonu ile başlar, 40’lı yaşlara gelince hissedilecek seviyeye gelir.

Yük transferi 2 yolla olur;

  • Kortikal Çatı
  • Trabekül kemik

Trabekül kemik vertebra yükünün %50 sinden sorumludur. Trabekül kemikte kayıp olursa kortikal kemiğe binen yük artmaktadır. Trabekül kemik yükün yarısını aldığı gibi darbe emilimini sağlar. Bu yüzden yaşa bağlı kemik yoğunluğu azalmasına karşı önlem olarak aktif spor yapılmalıdır. Wolf kanununa göre yüklenme yaptıkça kemikteki üretim tetiklenicektir.

İNTERVERTEBRAL DİSK

Vertebralar birbirine diskler ile bağlanır. Diskler vertebra için hareket kabiliyetinin en önemli kısmını oluşturmaktadır. Diskler bölgeye göre büyüklük ve hacim olarak değişiklik göstermektedir. Diskler Lomber Vertebra’nın 3/1 ini oluşturmaktadır. Disklerin darbe emilimi noktasında önemli bir görevi vardır. İçi sıvı jel kıvamında olan bu yapı darbe emilimini etkilemektedir.

Disk yapısı;

  • Annulus Fibrozus
  • Nükleus Pulpozus

Annulus Fibrozus fibroelastik ağ yapısındadır. Bu sıklıkla oluşmuş lifler disk yüzeyi ile 30 derecelik açı yapacak şekilde komşusu ile ters yönde sağlam bir yapı oluşturmaktadır. Bu dizilim şekli vertebraların birbiri üzerine yuvarlanma hareketini yapmasını sağlar. Diskin elastik özellikleri Annulus Fibrozus katmanından gelmektedir. Aynı zamanda bu yapı esnektir. Annulusun dışı tip 1 kollajenler ile çevrili iç yapısı ve nükleus pulpozus kısmı ise tip 2 kolejen yapısından oluşmaktadır. Annulus ta gerilme güçlerine karşı direnç tip 1 kollajenler ile kompresyon gibi kuvvetlere direnç ise tip 2 kollajenler tarafından sağlanmaktadır. Tip 1 lifler daha çok sıvı içerik ile doludur.

 

Nükleus pulpozus %80-90 sudan oluşmaktadır. Damardan yoksun olduğu için beslenmesi difüzyon yolu ile gerçekleşir. Sıvı dengesini çevresi ile alışveriş ile sağlar. Jel yapısı içeriği ile emme basıncı ile yoğunluğunun 9 katı kadar suyu kendine çekip hapsedebilir. İntervertebal disk hareketli bölümün stabilitesinden sorumludur. Tüm omurga hareketlerinde yükü taşıyan yapıdır. Statik ve Dinamik olarak tüm yüklenmelere dayanarak yükü diğer vertebraya güzel bir şekilde aktarır. 30 yaş ve sonrasında disklerin beslenmesinde ve protein yapısında bazı değişiklikler olur. Bu değişiklikler ile osmotik yapısı yani sıvı bağlama kapasitesinde azalmalar görülür. Yaşa bağlı olarak ya da vücuda yüklenmeye göre annulus fibrozusun fibroz dokusunda artmalar meydana gelir. Elastikiyetini yitiren disklerin şok emici özelliğide azalmaktadır.

 

FASET EKLEMLER

Faset eklemler meneteşe tipi yapıdadır. Omurga yapısında kuvvetin aktarımı ve dağıtımında büyük bir görevi vardır. Omurgadaki bölgelere göre farklı açılanma yapmaktadır. Servikalde 45, Torakalde 60 ve Lomber bölgede 90 derece açı yapmaktadır. Vertebranın arka bölümündeki yapılar diski rotasyonlarda oluşabilecek deformasyonlara karşı korur. Diskte oluşacak deformitelerden faset eklemlerde etkilenir. Omurganın pozisyonuna göre diskin ve fasetlerin yük taşıma oranları değişmektedir. Fasetler özellikle omurga hiperextensiyon pozisyonunda daha fazla yük taşırlar. Gövde flexion pozisyonunda ise rahatlar ve bazı açılarda sıfıra kadar düşebilir.

 

FELÇLİ HASTANIN TEDAVİSİ ?

Felç Hastası Nasıl Ayağa Kalkar?

Felç geçiren hastaların ayağa kalkması pek çok kişinin düşündüğü gibi imkansız bir olay şeklinde görülmemelidir. Felçli hastaların geçirdiği inme ve beyin hasarı sebebiyle yürüme yetisinin kaybetmeleri neticesinde tekrar yürüyebilmeleri için bazı tedavi yöntemlerini uygulamaları gerekmektedir. Bu tedavi uygulamalarının başında da özellikle inme geçiren hastalarda çok başarılı sonuçlar sağlayan fizik tedavi yöntemleri gelmektedir.

İnme, dakikalar içinde beyinde vücut koordinasyonu ile ilgili bazı bölgelerde ciddi hasarlara neden olmaktadır. İnme nöbetinden sonra yürümek, yemek yemek ve konuşmak gibi yetenekler beyindeki sinir hücrelerinin ölümü ya da beynin vücutla ilgili komuta merkezinin zarar görmesi sonucu yitirilir.

Felçli Hasta Nasıl Yürütülür?

Felçli hastanın yürütülmesi konusunda öne çıkan modern tedavi yöntemleri bulunmaktadır. İnme geçiren ve felç olan hastaların vücudunun sol veya sağ tarafındaki kol ve bacaktaki kuvvetsizlik meydana gelmesi yürümeyi zorlaştırır. İnme  geçirmiş hastaların ayaklarını yere bastıklarında normaldeki gibi basınç hissini alamamaları mümkündür. Bu da normal şekilde yürümelerinde ve ayakta denge kurmalarında büyük bir engel olarak görülmektedir.

Beyin hasarı ya da inme geçirmiş bir kişinin yürümesini olumsuz etkileyen çok sayıda etken bulunduğunu söylemek gerekir. Bunlar arasında;

  • Beyincik hasarı sonucunda ortaya çıkan denge bozukluğu,
  • Kaslarda görülen güç kaybı,
  • Vücut ve çevre algısının bozulması,
  • Görme problemleri,
  • Duyu ve hissiyat bozuklukları,
  • Kaslar arasında koordinasyon kayıplarının yaşanması

gibi sebepler öne çıkabilmektedir. Felçli hastaların yürütülmesi konusunda en etkili tedavi yöntemlerinin başında fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamaları gelmektedir. İnme geçiren ve beyninde hasar oluşan hastanın hayati tehlikesi sonlanır sonlanmaz vakit kaybetmeden profesyonel şekilde gerçekleştirilen fizik tedavi hareketlerine başlaması gerekmektedir. Fizik tedaviye başlama süresi genellikle hastanın mevcut sağlık durumuna göre belirlense de ikinci gün ya da ikinci hafta arasında bir zaman aralığında başlanabilir.

Felçli Hastalara Özel Yürüme Egzersizleri

Felç geçiren hastalara özel yürüme egzersizleri, bu alanda deneyimli ve uzmanlığı bulunan fizyoterapistlerimiz tarafından hastalara özenle tatbik ettirilmektedir. Firmamızın bünyesinde rehabilitasyon ve fizik tedavi hizmetleri alan hastalarımıza uygulanan özel yürüme egzersizleri sayesinde kısa sürede faydalı sonuçlar alınması mümkün olabilmektedir.

Sağ kol ve bacakta felç geçiren hastalarda, tıbbi literatürde afazi adı verilen konuşma ve anlama bozukluğu meydana gelebilmektedir. Bu durumda hastalar, yürüme egzersizleri esnasında “ayağını kaldır” gibi sözleri idrak etmekte zorlanabilir. Bu konuda alanında uzman olan firmamızın deneyimli fizyoterapistleri, hastaları elleri ile yönlendirip onlara komutlar vererek hastaların başarılı bir şekilde yürüme egzersizlerine katılım göstermesi sağlanmaktadır.

Felçli Hastaların Ayaklarına Fizik Tedavi

Felçli hastaların ayaklarına fizik tedavi uygulamaları da bu alanda deneyim sahibi ve uzmanlaşmış kişilerin başarılı bir şekilde gerçekleştirdiği tedavi yöntemleri arasında yer almaktadır. Tecrübeli fizyoterapistlerimiz tarafından hastalarımızın ayaklarına uygulanan tedavilerden bazıları şunlardır:

  • Ekstansör ve fleksör germe hareketi,
  • Misket kavrama hareketi,
  • Havlu ile çekme hareketi,
  • Ayak parmakları ile vurma hareketi

Ayakta Durma ve Denge Egzersizleri

Ayakta durma ve denge sağlama egzersizleri de felç geçiren hastaların yeniden yürüyebilmelerinde önemli katkılar sağlamaktadır. Bu sebeple alanında uzman fizyoterapist kadrosuyla firmamızın hastalarına uygulanan bütüncül tedaviler sonucunda inme geçiren hastaların kısa sürede yeniden yürüme kabiliyetlerini kazanabilmeleri mümkün olabilmektedir.

Fizyoterapistlerimizin özenli çalışmaları ile felç geçiren hastaların hareketlerini doğru şekilde yapmaları sağlanabilmektedir. Anlama problemi yaşayan hastalara sözel komutları tonlama ve bazı görsel ipuçları ile sunan fizyoterapistlerimiz ile hastaların kısa sürede yürüme yetilerini yeniden kazanabilmeleri için gerekli profesyonel fizik tedavi uygulamaları gerçekleştirilebilmektedir.

 

 

YATALAK HASTA TEDAVİSİ NASIL OLMALI?

 

Yatalak hastalara sağlık tedavisi ve bakımı özel bir itina ile gerçekleştirilmesi gereken uygulamalar arasına yer almaktadır. Nitekim uzun bir süre yatağa bağımlı kalan hastalarda tıbbi literatürde dekübitus ülseri adı verilen yatak yaraları gelişme riski çok daha fazla olduğundan, bu durumda olan hastaların tedavisinde ve bakımında İzmir fizyoterapist desteğimizden yararlanmanız tavsiye edilmektedir.

Yatalak hastanın bakımında göz ardı edilen önemli tedavi uygulamaları ya da yapılan hatalar, hastalarda ciddi sağlık sorunlarının yaşanması riskini de doğurmaktadır. Bu yüzden yatalak hastaların bakımında bu alanda profesyonel hizmet veren firmamızdan gerekli desteği alabilir, yatalak hastalarınızın bakımında içiniz rahat bir şekilde tedavi yöntemlerinin olumlu sonuçlarını siz de tecrübe edebilirsiniz.

Yatalak hasta bakımı konusunda dikkat edilmesi gereken pek çok detay bulunmaktadır. Örneğin yatağa bağımlı olan hastaların yattıkları yataklardaki çarşafların kırışıklıkları bile zamanla hastaların vücutlarında ciddi yaraların meydana gelmesine neden olabilmektedir. Bu yüzden yatalak hasta bakımında kullanılan çarşafların özenli bir şekilde ütülenip temiz olacak şekilde yatağa gergince serilmesi gerekmektedir.

Yatalak hastaların bakımında en çok önem verilmesi gereken konuların başında da hastanın sık sık yerini değiştirmesi gelmektedir. Yatalak hastaların her yarım saatte bir yatak üzerindeki konumlarının değiştirilmesinde fayda vardır. Ayrıca uygun olması halinde hastaların bir süre egzersiz amacıyla hareket ettirilmesi daha etkili tedavi sonuçlarına ulaşılmasını sağlamaktadır.

Yatalak Hastanın Tedavisi Nasıl Olmalıdır?

Yatalak hastanın tedavi uygulamaları kapsamında hasta ilk etapta yüz üstü, daha sonra sol yanına, ardından sağ yanına ve son olarak da sırt üstü olacak şekilde yatmalıdır. Belirli aralıklarla değiştirilmesi gereken bu yatış pozisyonları sayesinde hastanın vücudunda zamanla meydana gelebilecek basınç da vücuda eşit bir şekilde dağıtılmış olmaktadır. Bu yapılmadığı takdirde basınç sebebiyle kanla beslenemeyen bölgelerde ciddi yaraların oluşumu meydana gelebilmektedir.

İzmir merkezli fizyoterapist uzmanlarımız tarafından gerçekleştirilen profesyonel yatalak hasta bakımı ve tedavisinde hastaların yara oluşmasına müsait olan bölgeleri yatakla temas ettirilmemektedir. Bu uygulama için özel üretilmiş hava yastıkları ve konfor veren köpükler kullanılmaktadır. Ayrıca hastanın yara oluşan bölgeleri buzla ovuşturulup yumuşak havluyla kurulanmalı ve bu işlem için de özel kurutma aygıtları kullanılabilmektedir.

Yatılı Fizik Tedavi Süreci

Yatılı hastalara fizik tedavi süreci de hastanın yaşam kalitesini yükselten birtakım uygulamalardan oluşmaktadır. İlk etapta fizik tedavi ve sağlık hizmetleri sunan firmamız doktor ekibi ile hastanın mevcut durumunu ve iyileşme sürecini değerlendirmeye aldıktan sonra hastanın yatılı fizik tedavi sürecine başlanmaktadır. Evde veya sağlık kurumumuzda alabileceğiniz bu hizmetle gerekli nakil işlemleri de yine sağlık hizmetleri sunan firmamızın profesyonel kadrosu tarafından özenli bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Bu alanda uzmanlığa sahip fizyoterapist ekibimiz tarafından gerekli ilk muayenelerin yapılması, hemşirelerin ilaç ve tedavi takibini planlaması ve bakım ekibimizin kişisel bakım işlemlerini uygulaması ile tedavi sürecinde gerekli aşamalar hızlı bir şekilde kaydedilebilmektedir.

Profesyonel Evde Sağlık Hizmetleri

Yatalak hastalara evde sağlık hizmetleri de yine alanında uzman fizyoterapist ve bakım ekibimiz tarafından büyük bir titizlilikle gerçekleştirilmektedir. Uygun hijyen koşullarında yatalak hastaların en iyi şekilde bakım ve tedavi görmesi için sağlık hizmetleri ve fizik tedavi merkezimizle iletişime geçmeniz yeterli olmaktadır.

İzmir fizyoterapist ekibimizin sağladığı profesyonel tedavi yöntemleri ile doktorlar tarafından belirlenmiş olan hastanın yatalak hasta tedavisine devam edilebilmektedir. Bu sırada tüm tedavi süreci boyunca hastanın yakınları tedavi uygulamaları ve görülen sonuçlar hakkında detaylı bir şekilde bilgilendirilmektedir.

 

FELÇ YAZI DİZİSİ 3

 

Bu zamana kadarki makalelerimizde Felç’ in nasıl bir hastalık olduğunu, meydana gelmesinde vücuttaki etkilenimlerini, risk faktörlerini, hastalığın ortada hiçbir belirti yokken nasıl gerçekleştiğini, beynin neresinde, nasıl bir etkilenim meydana gelir bunları okuduk ve biraz da olsa bu konu hakkında bilgi sahibi olduk. Bu makalemizde felç hastalarında görülebilecek bazı fonksiyon bozukluklarından ve onlara yönelik değerlendirmelerden bahsedeceğim.

Felç hastalarını değerlendiren tek bir test veya değerlendirme yoktur. Felç sonucu vücudumuzda meydana gelen değişikliklere, semptomlara uygun ayrı ayrı değerlendirme yöntemleri bulunmaktadır. Değerlendirmede en önemli nokta hastanın neye ihtiyacı olunduğunun belirlenmesidir.

Felçten sonra ya da iyileşme döneminde hastanın;

*tıbbi durumu       *hikayesi         *bilinç düzeyi

*şikayetleri, özellikle temel şikayeti   *iletişim

*algısal yeteneği    *duyu-motor fonksiyonları

*mental ve emosyonel durumu değerlendirilir.

Bu değerlendirmelerin amacı; hastanın fiziksel, fonksiyonel kapasitesini belirlemek, fonksiyon bozukluğunun nedenleri, çevresel koşullar, eşlik eden fiziksel bozukluklar ve engellerin belirlenmesiyle yapılır. Değerlendirme daima tedavi ile bağlantılı olmalı ve birlikte yürütülmelidir. Değerlendirme sadece tedavinin başında değil, tedaviye başlandıktan sonraki her ay veya iki ayda bir yapılmalı ve tedaviden alınan sonuçlar, gelişmeler düzenli olarak not edilmelidir.

Değerlendirme hastanın kapıdan içeri girmesi ile zaten başlar. Hasta tekerlekli sandalye ile mi geldi, hasta yürürken yardımcı bir cihaz (walker, baston, kanedyen vb.) kullanıyor mu, hasta desteksiz yürüyor ise denge durumu, adım atışı, yürürken ki postürü nasıl veya eğer hasta bizi yatakta karşılamış ise yatış pozisyonu, ekstremitelerinin yastıklarla desteklenip desteklenmediği, yatak içindeki mobilizasyonu (yanlara dönebilmesi, aşağı doğru kaydığında kendini yukarı yardımlı veya yardımsız çekip çekemediği), oturur pozisyona gelip gelemediği ve eğer geldiyse oturma dengesi  gibi o anda aslında değerlendirmelerimiz başlıyor.

Fizyoterapist değerlendirmesini yaparken şu parametrelere dikkat eder:

*Kişinin normal olarak nasıl hareket ettiği

*Zor bir durumda kaldığında olaya karşı tepkisi

*Hafif bir destek verildiği zaman doğru bir şekilde o hareketi yapabiliyor mu

*Hastanın iletişim problemi var mı

*Uykusuzluk ve konstipasyon (zor dışkılama, kabızlık) gibi eşlik eden problemlere dikkat edilmelidir. Çünkü bu durumlar hastanın performansını olumsuz yönde etkilemekle birlikte bizi yanlış bir değerlendirmeye götürür

*Hasta bizimle iletişim içinde iken maske yüz ifadesi, gözlerinin aşırı açık olup olmaması, konuşurken göz teması veya başını bize doğru kaldırabiliyor mu

*Hastanın kullandığı ilaçlar var mı var ise düzenli olarak kullanılıp kullanılmaması, hangi saatlerde kullanıldığı sorulup tedavi planı ilaçlara göre ayarlanır

*Hasta bulunduğu durumu tam olarak anlıyor mu, kabulleniyor mu

Fizyoterapist tüm bu değerlendirmeleri yaptıktan sonra hastanın niçin yardım istediği ve tedavi ile ilgili ne elde etmek istediğini örneğin bazen bir hasta çocuğum ben sadece kimseye bağımlı olmak istemiyorum, evde yürüyebileyim, tuvalete gidebileyim yeter benim için derken bazı hastalar eski hobilerine kavuşmak ister arkadaşlarımla kahveye gidip bir iki sohbet etmek istiyorum der. Eğer mümkün bir durumsa veya değil ise hasta bununla ilgili bilgilendirilir ve hastanın mümkün olan maksimum iyileşmesinin ne kadar olabileceği hasta ve yakınlarına söylenir.

FELÇ YAZI DİZİSİ 2

FELÇ DURUMU NASIL MEYDANA GELİR?

Günümüzde insanlarda sık sık gördüğümüz karşılaştığımız hastalıklardan biri de felçtir. Hasta yakınları veya konuşması etkilenmeyen hastalardan genelde duyduğumuz ‘Ortada hiçbir şey yoktu. Evden yürüyerek çıkmıştı o sabah ama sonra bakın bu hale geldi. Biz de neye uğradığımızı şaşırdık.’, ‘Benim babam düzenli spor yapardı, sigara kullanmazdı ne oldu böyle biz de anlamadık.’, ‘Ne tansiyonu var ne de şeker hastalığı. Sizden bizden sağlıklıydı valla. Gece bir anda yere düştü, hemen 112’yi aradık ama ne yazık ki gördüğünüz gibiyiz işte.’ ve bunlara benzer birçok hasta yakını yorumu görebilirsiniz. Gelin hep beraber felç ‘e neden olan vücudumuz da meydana gelen olayları inceleyelim;

Felç; Serebro Vasküler Olay (SVO) olarak tanımladığımız yani daha da açarsak beyin damarlarından birinin veya birkaçının beklenmedik bir anda tıkanması veya kanaması ve/veya beyni besleyen damarların patolojik bir süreç ile doğrudan tutulması sonucunda meydana gelen, kısmı veya tam felç olarak tanımlanabilir.

TROMBOLİTİK

*Tüm SVO’ ların %50 sini oluştururlar.

*Genellikle geniş çaplı (karotid ya da orta serebral arter) arterlerde görülür.

*Çoğunlukla yavaş başlar, saatler içinde ilerler.

*Daha çok gece görülür.

*Uyarıcı ataklar olabilir.

*Hastada ciddi yetersizlikler meydana gelebilir.

EMBOLİTİK

*SVO’ ların %20 sini oluştururlar.

*Birçok hastada embolinin nedeni kalpteki trombüsten (kan pıhtısı) kopan bir parçadan kaynaklanır.

*Atrial fibrilasyon (kalpteki ritim bozukluğu) önemli bir etkendir.

*Uyarıcı işaretleri yoktur, birdenbire meydana gelir.

*Genellikle distal (uç) ve küçük kortikal arterleri tutar.

*Günlük yaşam aktiviteleri etkilenmiş olur.

LAKÜNER

*SVO’ ların %25 ini oluştururlar.

*Geniş damarlarla ilişkili küçük damarları tutar.

*Uzun süreli hipertansiyon varlığında görülür.

*Bu kronik süreç aşamalı bir başlangıca veya TIA ‘ya (Geçici İskemik Atak) neden olur.

*Bu hastaların gelişimi olumludur. %85 oranında geri dönüş gözlenir.

HEMORAJİK

*SVO’ ların %10 unu oluştururlar.

*İntrakranial basınç (kafa içi basınç artışı) artışına bağlı olarak damarların duvarı bu kadar basıncı tolere edemez ve yırtılma meydana gelir. Yani beyin dokusu içinde bir kanama meydana gelir.

*İntrakranial basınç artışında gözlenen bulgular: Baş ağrısı, bulantı, kusma, bilinç bozukluğu

*Klinik tablo ani başlangıçlıdır. Buna rağmen kanama dakikalar veya saatler sürebilir.

*Hasta komadadır.

*Hastalığın seyri kötüdür. Vücudun etkilenme oranı %50 – 70’dir.

KAS FİZYOLOJİSİ VE ÇALIŞMA MEKANİZMASI

 

Tüm vücut kitlesinin yaklaşık %40’ını oluşturan kaslar vücudumuzun doğru hareketlerinden ve düzgün duruşundan sorumlu yapılardır. Çizgili kas (İskelet kası), düz kas (iç organlar) ve kalp kası olmak üzere 3 tipi vardır. Kaslar tiplerine göre çeşitli kasılma ve gevşeme mekanizmalarıyla çalışırlar.

Bir kas lifi çok sayıda miyofiberden meydana gelmektedir. Miyofiberler plazma zar tarafından sarılı sarkolemma içindedir. Miyofiberler; ince (aktin), kalın (miyosin), esnek (titin) ve esnek olmayan (nebulin) filamanlar içeren birkaç sarkomerden meydana gelir. Her lif endomsiyum adı verilen doku ile çevrilidir ve lifler, demet veya salkım halindedirler. Kaslar birkaç demetin bir araya gelmesiyle oluşurlar ve epimsiyum denilen bağlayıcı doku ile çevrilidirler.

Genel olarak her kasın bitim noktası, aktif kasılma özelliği olmayan tendonlar ile kemiğe bağlanır. Kaslar kasılabilen yapıdadır, tendonlar ise esnek özellikli gruplar şeklindedir. Kaslar içindeki kollajen lifler tendonlar boyunca devam ederler ve bu lifler, kemik ve kas lifleri için ana yapı görevi görürler.  Kas kasılması sarkomerdeki aktin ve miyosinin kayma hareketiyle meydana gelir. Kayma mekanizmasının kilit taşı, kalsiyum iyonlarıdır (Ca2+). Kas kasılması, kalsiyum kasılma elementi olarak kullanıldığında başlar ve kalsiyum taşınması durdurulduğunda biter. Mekanizmanın işleyişi, kullanılabilir kalsiyum iyonlarının kas zarında (sarkolemma) meydana getirdiği elektriksel olaylara dayanmaktadır. Kalsiyum taşınımı esnasında bir uyarılma meydana gelir. Bu uyarılmanın sonucu lifler ya maksimum derecede kasılır ya da hiç kasılmmaz. Hareketin büyüklüğüne göre de uyarılıcak lif sayısı sinir yollarıyla ayarlanır. Kasların kasılması sonucu oluşan kuvvet, bağlayıcı dokular ve tendonlar sayesinde kemiklere iletir. Eğer düzgün kas kasılması ve doğru büyüklükte kuvvet açığa çıkarsa sonuç olarak hareket gerçekleşir.

Kramp

Kas krampları genellikle sodyum, kalsiyum, magnezyum, potasyum gibi minarel eksikliği nedeniyle yaşanır. Bu minerallerin hepsi sinirler arası iletimin sağlanması ve kas kasılması için temel taşlardır. Uzun süre aynı pozisyonda hareketsiz kalmak (oturmak, uzanmak , uyumak), sıvı ve elektrolit kaybına sebep olan hastalıklar, D, B6, B5 ve B1 vitamini yetersizliği, alkol kullanımı, dolaşım bozuklukları ve şeker hastalığı da kramplara neden olabilir.

Egzersiz ve Spor

Egzersiz sağlıklı yaşamın önemli bir parçasıdır. Hareketsiz, sedanter yaşam tarzı toplumda obezite, kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, osteoporoz gibi kronik hastalıkların görülme sıklığını arttırdığı bilinir. Hareket etmek kan akışını hızlandırarak bu hastalıkları önler ve daha dinç bir vücuda sahip olmamıza, daha kolay kilomuzu kontrol etmemize, daha düzgün bir postüre sahip olamıza, kasların güzel gelişiminden dolayı eklemlere binen yükün azalıp eklem ağrılarının azalmasına, tansiyonumuzu kontrol altında tutmamıza, dinlenim anındaki kalp atımızı düşürmeye, kalp rezervimizi arttırıp kalbin vücuda pompaladığı kanı arttırmaya,akciğer kapasitemizi arttırarak oksijen akciğerden kana- kandan dokulara daha kolay geçişine, sıcağa ve soğuğa karşı vücut toleransımızın ve adaptasyonumuzun artmasına, kardiyovasküler seviyemizin artmasına dolayısıyla çabuk yorulmayı yani kandaki laktik asit birikiminin erken oluşmamasına yardımcı olur.  Egzersizin yapılması vücut sağlığını koruduğu gibi ruh sağlığını da olumlu yönde etkiler. Egzersiz yaparken endorfin, serrotonin, dopamin, oksitosin gibi bir çok hormon salgılanır. Hem bu salgılanan hormanlar sayesinde hem de yaptığımız egzersizle vücudumuz gün içindeki stresini attığı için dolayı uyku uyumak da hem daha kolay hem de daha kaliteli hale gelir.

Salgılanan serotonin hormonu sayesinde kişiler kendilerini daha mutlu ve enerjik hissediyorlar. Yapılan araştırmalara göre serotonin salgılanmasından dolayı yapılan düzenli egzersizler depresyonu önleme özelliğine sahiptir.

Endorfin vücudumuzda salgılanan morfin benzeri bir hormondur. Vücutta sinir uyarımını etkileyerek ağrı azaltma özelliğine sahiptir. Yapılan araştırmalara göre endorfinin morfine oranla ağrı azaltmada 30 kat daha etkili olduğu bulunmuştur. Endorfin aynı zamanda yaptığımız işten keyif almamıza da yardımcı olur. Endorfinler egzersiz, meditasyon, kontrollü solunum egzersizleri ve bir çok heyecan- stres anlarında salınabilirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

POSTÜRÜN SIRT ve BEL AĞRILARINA ETKİLERİ

Günlük yaşantımızda doğru olmayan duruşlar omurganızdaki yüklerin yanlış dağılmasına ve sırtınızdaki dokuların zayıflamasına neden olur. Sonuç olarak, sırtınızdaki kaslar, diskler ve eklemler anatomik sınırlarının dışına çıkmaya başlar ve ağrıya neden olur. Uzun süreli aynı pozisyonda oturmak, ayakta durmak veya ani yüklenmeler dokularda anormal yük dağılımını tetikler. Özellikle uzun süreli oturmak, statik yüke sebebiyet verdiği için dokular arasındaki geçişi yavaşlatır, kan dolaşımı yavaşlamaya başlar. Ağrı kaçınılmaz bir hal alır. Duruş bozukluğu dikkat edilmesi gereken bir problemdir.

ÖNERİLMEYEN POSTÜR ALIŞKANLIKLARI

Günlük aktiviteler genellikle yürüme, oturma, ayakta durma, bükme, kaldırma ve uzanma gibi eylemlerin bir kombinasyonunu içerir. Bu eylemleri gerçekleştirirken geliştirebileceğiniz yaygın alışkanlıklar şunlardır:
1-)Koltukta yayılarak gevşek oturma tarzı
2-)Yatakta oturarak laptopta çalışmak
3-)Bahçenizi düzenlerken veya bulaşık yıkarken öne doğru uzun süreli eğilmek.
4-)Tek elle ve uzun süreli elektrikli süpürge kullanımı
5-)Vücüd ağırlığını tek ayak üstüne vererek çalışmak
6-)Baş veya gövdeyi desteklemeden kambur şekilde yürümek

Bu yanlış duruşlardan birini veya daha fazlasını kullanırsanız, muhtemelen sırt ağrısı yaşayacaksınız. Hareketsiz bir yaşam tarzı veya fiziksel aktivite eksikliği bel bölgesinde daha fazla stres ve ağrıya neden olabilir.

Ağrımız yeni bir işe başlarken, yeni bir ofis koltuğu veya arabanın kullanılması ile çakışırsa, pozisyon değiştirdikten sonra azalır ve günün belirli saatlerinde daha kötü ise, muhtemelen kötü duruşun nedeni olabilir.

KÖTÜ DURUŞ SIRT AĞRISINA NEDEN OLUR

Duruş bozukluğu kas dokunuzda, omurga eklemlerinde (bel yüzleri) ve disklerinizde çeşitli stres alanları gelişebilir. Bu stresler, rahatsız edici duruş düzeltildikten sonra hafifleyebilir veya etkilenmeye devam eden yapıya zarar vermeye başlar.
Ayakta dururken veya otururken uzun süreli kamburlaşma sırt, çekirdek ve karın kaslarınızın gerilmesine ve ağrılı hale gelmesine, kan akışının azalmasına ve gövdede ve sırtta yavaş yavaş sertlik ve halsizlik gelişmesine neden olabilir.

Desteklenmeyen bir oturma pozisyonu omurgadaki öne doğru bükülmeyi artırır. Zamanla, bu öne doğru bükülme alt omurga disklerindeki yük gittikçe artar.
Buna bağlı olarak disklerde fıtık(herniasyon) gelişebilir.

Yanlış kaldırma tekniği bel diskinizin fıtıklaşmasına neden olabilir ve bu da beldeki ağrıyı artırabilir. Ağrı yakındaki bir spinalsinir yoluyla bacağınıza yayılmasına neden olabilir.

Bir dizüstü bilgisayarda çalışmak veya karnınız üzerinde uzanırken okumak, alt sırtınızın ve kalçanızın aşırı uzamasına (geriye doğru bükülmesine) neden olabilir ve alt omurga eğrisinin dinamiklerini değiştirebilir.

Genellikle doğru duruşu korumak için yanlış bir duruştan daha az çaba gerekir.

DOĞRU DURUŞ İÇİN İPUÇLARI

1)Uzun yürüyüş

Yürürken, doğrudan ileriye bakmak ve başınızı omurganızın üzerinde dengede tutmak önemlidir. Omurganızı düz tutun ve omuzlarınızı gevşetin. Topuğunuza indiğinizden emin olun ve ardından ayağınızın önünü itmek için hafifçe ileri doğru yuvarlayın. Her adımda, karşı kola ileri doğru uzanarak hafif bir omurga rotasyonu sağlanmalıdır.
2)Bel Destekli Oturun ve her saat kalkın

Bir ofis koltuğunda otururken ve çalışırken, sırtınızı sandalyenize, başınızı omurganızın üzerinde, omuzlarınız geriye doğru hizalayın. Kollarınızı dirseklerde 75 ila 90 derecelik bir açıyla bükün. Bacaklarınız her iki ayağı yerde düz olacak şekilde kalçadan uzakta olmalıdır. Zemine ulaşamıyorsanız bir ayaklık kullanın.
3)Dikkatli şekilde yük kaldırın

Ağır bir nesneyi yerden kaldırmak için, sırtınızı düz tutarak ve dizlerinizi bükerek nesnenin önünde çömelin. Ayağa kalkmak için dizlerinizi düzleştirirken nesneyi göğsünüze yakın tutun.
Daha hafif nesneleri kaldırmak için, bir elinizle bir masadan veya tezgahtan destek alın, kalçanıza doğru eğin (düz bir sırt tutarak) ve dengeleme için bir bacağınızı geriye doğru kaldırın. Nesneyi kaldırmak için diğer elinizi kullanın. Bu tekniğe golfçünün asansörü denir ve özellikle tekrarlayan kaldırma aktiviteleri için kullanışlıdır.

Omurganız sağlıklı, iyi desteklenmiş ve ergonomik olarak stabil durumlarda sağlıklıdır. Dokuların tekrar ağrımasını önlemek için doğru ve destekleyici duruş kullanmaya devam etmek önemlidir. Sırt ağrınız önerilen postüral değişikliklerden sonra rahatlamaz veya iyileşmezse, sırt probleminizin doğru teşhisi için bir fizyoterapiste başvurmanız gerekir.

BEL AĞRISI NEDEN OLUR ?

Bel ağrısı toplumda çok yaygın bir problemdir. Bel ağrısı olan hastaların %70’ inde mekanik problemlerden dolayı ağrı oluşumu gözlenmektedir. Bu bölgedeki ağrı genelde kendini tekrar eder ve kişiden kişiye farklı şiddette olabilir. Fiziksel yıpranma ile görülebileceği gibi hareketsiz insanlarda da sıkça görülmektedir. Her yaşta yaşanabilir ancak 30-40 yaş arası yoğunlukta görülmektedir.

Bel ağrısının birçok kaynağı vardır. Bunların bazıları; Tümörler, Travma ve kazalar, Disk Hernileri (fıtıklar), Osteoporoz ve en sık görülen türü mekanik bel ağrısıdır. Mekanik tipindeki ağrı sebebi anatomik mekanizmayı aşırı kullanma, travma, postürdeki bozukluklar, kasların çekme kuvvetlerindeki dengesizliktir. Mekanik ağrı çeşitleri;

  • Faset Eklem Sendromu
  • Lumber Radikulopati
  • Spinal Stenoz
  • Sakroiliak Eklem Sendromu
  • Diskojenik Ağrı
  • Kas İskelet Sistemi Ağrıları

Bel ağrılı hastaların diğer en büyük sebebi ise disk hernileri (fıtıklar) %25 insan kitlesini oluşturmaktadır. ABD’de 90’lı yıllarda yapılan çalışmalarda bel ağrısının dolaysız yoldan maliyeti 27.5milyar doların üzerinde olduğu açıklandı. Şu an çok daha ciddi rakamlara ulaşmış durumdadır. Şirketlerdeki en önemli iş gücü kayıplarından bir tanesidir.

KİMLER BEL AĞRISI OLMA RİSKİ TAŞIYOR?

Ağır fiziksel yüklenme, yanlış pozisyonda ve kapasitenin üstünde ağırlık kaldırma, postür bozukluğu gibi durumlar bireylerde bel ağrısı ve siyatik ağrılarına sebep olabilir. Bel rahatsızlıkları için en tehlikeli pozisyonlardan biri de öne doğru eğilme ve dönme hareketidir. İngiltere’de bu konuyla ilgili yapılmış çalışmalarda bulunmaktadır. Ayrıca itme ve çekme hareketleri de risk teşkil ediyor. Mesleki olarak sabit postürde çalışan (ofis çalışanları) ya da ağır iş yapan çoğu meslek grubu bel ağrısı olma riski taşımaktadır. Genel olarak yaş, cinsiyet, postür, meslek, boy-kilo, spor alışkanlığı, sigara kullanımı bel ağrısı ile ilişkili faktörlerdir.

BEL BÖLGESİNİN BİYOMEKANİĞİ

Lomber vertebral kolon (bel bölgesi omur yapısı) 5 tane vertebradan (omurdan) oluşmaktadır. Omurgamızın 4/1 ini oluşturmaktadır. Normal görünümünde bir miktar lordoz pozisyonundadır. Lomber omurganın asıl görevlerinden biri sakruma vücudun üst bölgesinden gelen tüm yükü ağırlık merkezine uyumlu bir şekilde dağıtmaktır. Bel ve sakrum mekanik açıdan birbirine bağlıdır bu sebeple lumbosakral bölge olarak adlandırılır.

Bel bölgesinde hareketi oluşturan parçalar;

  • invertertebral disk
  • faset eklemler
  • longitudinal ligaman
  • ligamentum flavum
  • omurga kanalı
  • intervertebral foremenler

Tüm omurganın özelliklerini taşıyan ve fonksiyonu icra etmeye yaran en küçük bölümü o bölgedeki vertebra ve çevresindeki yumuşak dokulardan meydana gelir. Lomber vertebra bölümünde omurgaya yukarıdan baktığımızda ( horizontal olarak ) kemik yapıları ve yumuşak dokuları görüyoruz. Vertebranın önündeki yapılar omurgaya temel desteği verirken aynı zamanda basıları da absorbe eder. Arkadaki yapılar ise hareket mekaniğini kontrol etmektedir. Resimde yapıları detaylı bir şekilde göstermekteyiz. Temel olarak vertebra ve omurga çevresinde yapıların görevi omuriliği ve bütünlüğünü korumaktır.

 

FZT.MERT TIRNOVA

FELÇ (İNME) NEDİR?

Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre felç; vasküler nedenler dışında görünürde bir neden olmadan, hızlıca yerleşip, kısmi veya daha nadiren genel beyin fonksiyon bozukluğuna yol açan, 24 saat ya da daha uzun sürebildiği gibi ölümle de sonuçlanabilen bir klinik durumdur.

Felç; motor kontrol kaybı, duyu değişiklikleri, kognitif (algılayamama veya idrak edememe) bozukluk, konuşma bozukluğu ya da koma gibi nörolojik bozukluklara neden olmaktadır.

Aslında felç bir tür kalp damar rahatsızlığıdır. Beyne giden veya beyin içindeki damarların etkilenmesi ile ortaya çıkar. Beyin dokusunun oksijen ve glukoz depolama gibi bir kapasitesi yoktur. Bu nedenle beyni besleyen arterlerin tıkanması ya da kanaması ile beyne kan akımının olmaması durumunda beyinde nekroz oluşumu meydana gelir. Bu durumda karşımıza vücudun bir yarısında nöromusküler fonksiyon bozuklukları ile karakterize bir hale gelir.

Felç bulgularının ağırlığı, etkilenen beyin bölgesine ve etkilenen bölgedeki hasarın derecesine göre yani hastadan hastaya değişiklik gösterir. Bu etkilenme durumuna göre de bazı hastalarda bulgular günler haftalar içerisinde bir düzelme gösterirken, etkilenmenin ağır olmasıyla bu durum, aylar sürebilir. Felç sonucu meydana gelen etkilenmeden itibaren bir yılda bu bulgular kısmen veya tamamen düzelme gösterebilir. Tabi bu noktada hemen fizik tedaviye başlanmasının gerekliliğinin farkında olunması gerekir. Bu durumun da vücudun etkilenmesinden hemen sonra başlanılan fizik tedavi ile genelde ilk 3-6 ay arasında maksimum bir iyileşme meydana gelir. Ancak bir yıldan sonra veya daha uzun bir süreçte var olan bulgularda bir iyileşmenin gözlenmesi ilk aylardakine kıyasla biraz daha uzun sürmektedir.

RİSK FAKTÖRLERİ

*Değiştirilemeyen Faktörler;

Yaş: Felç ile ilgili en önemli risk faktörü olmakla birlikte felç geçirenlerin yaklaşık olarak %70 i 65 yaşın üzerindedir.

Cins: Felç insidansı erkeklerde kadınlara göre daha fazladır.

Aile Öyküsü: Benzer yaşam tarzları ve genetik özellikleri nedeniyle aile öyküsü felç için anlamlı bir risk faktörüdür.

*Değiştirilebilen Faktörler;

Hipertansiyon: Özellikle yaş ve atriyal fibrilasyon gibi diğer risk faktörleri ile birleştiğinde risk oranı artmaktadır.

Şeker Hastalığı: İskemik inme riskini 2-6 kat kat arttırmaktadır.

Sigara: Sigara kullananlarda felç riski 2 kat daha fazladır. Sigara bırakıldığında bu oran 5 yıl içerisinde kullanmayanlarla aynı risk oranına düşer.

Başka bir risk faktörü ise daha önce felç geçiren bir insanın sonraki yıllarda yeni inme atakları geçirme riski normal popülasyona göre daha yüksektir. Bu risk faktörlerinin aksine düzenli ve günde en az 30 dakika yapılan fiziksel aktivitenin inme riskini azalttığına dair bilimsel makaleler mevcuttur.

 

ZELAL ÖZCAN